29 Haziran 2011 Çarşamba

Vaşak

Kimse benim mahremime, o naylon elleriyle dokunup göz süzemez dedi kız. Hırçın, laf dinlemez, yola gelmez bir sukutta, ellerini umuda, bilinmeyene kimsenin anlayamadığı çivi yazılı tabletlere dokundururken.

Elleri kirlenmişti elbet, ama onun aldırdığı yoktu.

Günlerce, aylarca, yıllarca sürdü bu. Elleri kanamaya başlamıştı, başı önüne eğikti. Biliyordum ona dokunmak volkanların yüreğine yelken çekmekti. Başı gururundan kalkmıyordu.

Dişlerini sıktı.

Siz kimsiniz, dedi ona dokunmaya çalıştığımda.

Vahşi bir vaşak gibi kendini geri çekti.

Gözleri kıpkızıl bir kıyamet, kalbi bin giz, bin bilinmeyendi.

Onun hakkında öyle çok şey söylendi ki.

Kırıldı.

Nasılda hırçın, ama yorulmamış, dik ve olgun bir kayaydı o.

Bir ses geldi.

Ağladığını duydum.

Benim ellerim kirlenmedi dedi.

Başını alıp, yokluğa gitti.

Dağların ardında uluduğunu duydum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder