30 Nisan 2011 Cumartesi

27 Nisan 2011 Çarşamba

Kalemin düştüğü el


Gece deli sesleri,
Dövüşürken, adamlar ağlıyor.
Ağlıyor olmalılar sesler duyuyorum.

Uykusu mandalina dilimlerinden ayrılmış bir kadınlar
Uyanıyorlar.
Tatlı bir nane kokusu sarıyorsa da ufukları.
O bakışlardan yılgınlar hala.

Kalemlerin düşlerden boşaldığı ellerim
Düştüğüm rüyalardan uyuşmuş olmalı.
Alaya alınan çözülmeyen bilmece suskularının
Deli evhamlarında söylenen koğuşlar
Nefretlerinde bayağılık kusuyor.
Sırf bu yüzden.

Tanrı insanın riyasıdır,
Karantina şehirlerin
Telefon hatlarından düşmüş gibi
Herkes yükünde, başkasının anlamsızlığını taşıyor olsa da.
Tramvay raylarındaki demir bıcakların olmalı tüm suç
Hepsi kelebek şarkıları yaralamaktan mahkum.
Dinle Feraye sesleri,
Göğeriyor ercailerin, ufuktaki ölümü.
Ölüm oruçlarındaki kadınlar, şehirleri kusuyor.

25 Nisan 2011 Pazartesi

Çamur

Midesi, boğazı, rahmi çamur kokan kadınlar.

Beceremezler bir erkeğin gözlerine bakmayı.

Arsız, şevval, şuh…

Onların dişlerinin arasına sıkışmış bir çürük ağrıları,

Dalgın dalgın söylenmiş tekerlemeleri vardır olsa olsa.

Gözleri yerde huzursuz avere ve çocukturlar.

Biri ufacık bir söz söylese, şımarmaya namzettirler.


Oysa niçin sevdiğini de bilmek gerekir.

Oysa niçin sevildiğini de bilmek.


Rahmi çamur kokan kadınlar vardır.

Elleri işçilerin katıksız ekmekleri kadar çorak.

Sevmeleri kesik, esrik, öfkeli.

Gözlerinin mavisi örneğin.

Bir yere mıhlanmış öylece söylemekteler.

Ben o kokuları gözlerimin mavisine sürüyorum..

Lütfen söyle, onu bana vermeyecek misin?

Ya öyle mi, vefasız bonjo.

Bunca yaptığım iyiliğe karşılık!


Rahmi çamur kokan kadınlar vardır.

Gün be gün yaşamak için kemirselerde ekmeği

Gün be gün, ölmek için yaşarlar hepsi.


15 Nisan 2011 Cuma

Uykularında üşüyen portakal

İlk kez öylesi bir aşkla uykusuz kalmış küçük kedi, özenle kitabın sayfasını çevirmesine karşın, büyük bir inatla kaldğı yerleri katlıyordu..

Yanında ki küçük prenses her defasında kitapların onun çocukları olduğunu söylemesine rağmen, incitiyordu başlarını..

Ben onlara fiziksel ve yapmacık bir özen gösteremem prenses diyordu, eğer birşeyler öğrenecekse çocuklarım benden, üzerinde yazılanlar gibi, kendileri de acı çekmeli...

Zana'nın dili güzeldi, bu kitabı okumak için şişko temizlikçi kadından yol yöntem adres sorduğuma inanamıyorum. Şişko temizlikçi kadın beni şaşırttı doğrusu dedi, küçük kedi.

Bu gün iki kitap bitirdi..

Yaşadığı güzel doğruları söyledi. Biliyor ki küçük kedi, diğer kedilere hak etmedikleri kadar iyi davranmak, kendine yapabileceği en büyük kötülükmüş.

Bu yüzden susuyor, gülümsemiyor... Göğe doru bakarak şarkılar söylüyor... İnatla kelimelerini kuramıyor, inatla içindeki tüm yalanlar için kendisinden özür diliyor..

İnatla küçük tatlı yumağıyla dalga geçmeye gelenlere patisini gösteriyor, inatla ahmak kediler için üzülüyor...

Küçük kara balık ne demiş?

Balıkçılı öldürmeden geri dönmeyeceğim!

9 Nisan 2011 Cumartesi

Kim bu okunuş?

Baktım ki, hayat seyri seferle daim değil. O zaman keşfin hazzı ile daim olayım. Madem ki, bildiğim tüm doğruların artık işe yaramayan tansıklarını görmüşüm, çömelmiş ve üşümüşüm. O oyuncunun kopartılmış kolu göğe yükselsin ve desin ki, ölmedim efendiler. Sadece ölüm bana yaşamdan daha kolay geldi.


Masanı bütün kenarını bir bir yiyip bitiren fareler, döndü ve bana dediler ki, bizi kim kemirdi? Gözlerimi oğuşturdum, bütün dualarımın iki iki daha beş etsin diye olduğunu gördüğümde, kocamış bir it kıs kıs güldü halime. Buyrun efendiler dedim, burdan yiyin..

Ne demiş o ünlü düşünür, ''çoğunun korkak olduğunu söylemeye cesareti yoktur''

Ne denmiş efendim, bu postmodern kuyuların, fareler, harfler, kelimeler yığınında, ben de bir söz söyleyemeyecekmişim?

Bir ömür boyu, beyaz atlı prensin bok dolu terkisini gözleyecek mişim?

Bu ters düz edilişim sırasında, kendi değerlerine karşı çıkan ben, istedim ki ''sıradanın da üzerinde sıradan''olayım.

Tükürün ulan deyyusun yüzüne..

Madem ki yalan söyler tüm ecinniler.

Başlamam mı ben de?

Yok öyle efendi, sınıfta celallenip '' ben bu sanatçıların geniş mezhepliliğine dayanamıyorum! '' diyin bağrınıp, yüzüm kıpkırmızı hocayı bile ezip geçmeye.

Madem ki derdim deliliğimdir. Derim öyleyse.

Yalancıyım ve henüz korkak. Sen bilmezsin, niçin işermiş kelebekler geceleri...